22 Kasım 2024 Cuma
 
BAŞLIKLAR
Anlamlı Sözler

Görgü Kuralları

Kültürlerimiz

Meydan Dergisi

Protokol Kursu Notları

Sofra Kültürü

Şiirler

Türk Milleti

Ülkeleri Tanıyalım

Yiyecek ve İçecekler

Yöneticilik

 
Anasayfa
 
Anket
TRAFİKTE EN ÇOK HANGİ SÜRÜCÜLERDEN RAHATSIZ VE TEDİRGİN OLUYORSUNUZ?
 
Bal, Ra’nın yeryüzündeki gözyaşları
 
Bal, Ra’nın yeryüzündeki gözyaşları


Fatoş Vayni Şahin

Şöyle bir tarihine baktığımızda tanrılarla ve kraliçelerle anılan bir nesne olmuş besinlerin en lezzetlisi ve tatlısı olan bal. Eski çağlardan beri bal o kadar seviliyormuş ki Suriye ve Yunanistan’dan bal getirmek zorunda kalıyormuş yetkililer. Hatta II. Ramses döneminde memurların maaşlarının bir kısmı bal olarak ödeniyormuş.

Bal çok sevilen yiyecek olmasının yanında kraliçelerin güzellik iksiri olmuş aynı zamanda. Öyle ki, güçlü kişiliği ve efsanevi güzelliğiyle tarihe damgasını vuran Mısır Kraliçesi Kleopatra güzelliğini ballı süt ile yaptığı banyolara borçluymuş. Ballı süt, cildin gözeneklerini temizleyerek, nemlendirerek ve besleyerek canlı, sağlıklı ve pırıltılı bir cilde sahip olmasını sağlayan Kleopatra güzelliğin ve ihtişamın sembolüdür.
Arılar 40-50 milyon yıl öncesinden beri yeryüzünde kendi varlıklarını bağımsız bir şekilde sürdürmektedirler, ta ki 40.000 yıl önce insanlar onların mucizevi altın değerinde hazırladıkları besin kaynakları balı keşfedene kadar.

Ama insanoğlunun bundan ciddi olarak faydalanabilmesi için yine uzun bir süre geçmesi gerektiğini, ve ilk olarak ticari anlamda bal toplayıcılığının başlaması ancak M.Ö. 7000 dolaylarına denk geldiğini, Valensia'daki LaAranas Mağarasındaki duvar resimlerinden anlamaktayız. İnsanların yerleşik hayat düzenine geçip, çiftçilikle uğraşmaya başlaması ile birlikte, artık binbir tehlikeye girip de topladıkları balı da üretme isteği ile kovan yapımı başlamıştır. Bunlar yöresel yaşayışa göre içi oyulmuş ağaç kütükleri, saz ve samandan örme sepet şeklinde veya killi topraktan yapılmış özel çömlekler olarak ağaçlara asmak sureti ile M.Ö. 6000 dolaylarında bugünkü arıcılığın öncülüğünü oluşturmuşlardır.
Arı sembolü firavunları temsil ediyor
Zamanla birçok toplumda sadece şeker ihtiyacı dışında bir sağlık, güzellik ve zenginlik kaynağı olarak görülen balın yüceltilmesi ile ilgili en güzel örneklerine M.Ö. 3200 dolaylarında eski mısır hiyerogliflerinde rastlıyoruz: Arı sembolü firavunları temsil ediyordu ve bal Güneş Tanrısı Ra'nın "dünyadaki göz yaşları" olarak görülüyordu. Bal bu kadar çok sevildiğinden, memurlar sürekli, Suriye ve Yunanistan’dan bal getirtmek zorunda kalıyorlardı. II. Ramses dönemindeki memurların maaşlarının bir kısmı bal ile ödeniyordu, ve bal çok değerli bir para birimiydi. 1 kavanoz bala çok rahat bir eşek veya inek alınabiliniyordu.
Günümüzde yapılan gezgin arıcılığın ilk örnekleri de aynı döneme gelmektedir. Arıcılar kayıklarla kovanları bir kıyıdan başka bir kıyıya taşıyıp serbest bırakırlarmış ve böylece aynı zamanda tarla ve bahçelerdeki veriminin artmasına da destek olurlarmış.
Hipokrat'ın Reçetesi
Yunan Mitolojisinde arılar Musa'ların (ilham perileri) kuşları ve tanrıların habercisi olarak görülürdü. Hatta baş tanrı Zeus'un sıfatlarından bir "Arılar Kralı"dır.
Bal ise bilgeliğin ve yaratıcılığın kaynağı olarak görülüyordu. Pek çok güzellik ve sağlık reçetesinde en başta yer almaktaydı ve Hipokrat (M.Ö.466-377) tarafından yüksek ateş, yaralanma, ödem ve iltihaplanmalara karşı reçetelerinde en başta bal yer alıyordu.
Arıcılık ile ilgili ilk ciddi araştırmalar ve düzenlemeler antik Yunan'da M.Ö. 600 dolaylarında gerçekleşmiştir ve ünlü düşünür Aristoteles (M.Ö. 384-322) arıcılık ile literatür oluşacak ilk kitabı yazmıştır.
Bal: Bir Zenginlik Göstergesi
Romalılarda arıcılık bilgisi genel kültür olarak görülmeye başlanmıştır ve pek çok ünlü bilim adamı ve tarihçi arıcılıkla da uğraşmıştır. Sadece arıların davranışlarını gözlemlemek ve çözmek için pencereli kovanlar yaptırmışlar. O zamanlar hali vakti yerinde olan her Romalının en az bir kölesi arıcılık ile uğraşıyormuş ve her birinin ciddi büyüklükte kolonileri varmış. İnsanlar için kovan sahibi olmak önemli bir zenginlik göstergesi sayılıyormuş. Hekimler yüksek ateşten iktidarsızlığa, yaralanmadan strese kadar yaklaşık 50 farklı rahatsızlığa karşı en başta balı öneriyorlarmış.
Ortaçağda büyük Roma-Germen İmparatoru Şarleman (I. Karl) bütün derebeylerinin birer arıcı ve Met (bal şarabı) üreticisi bulundurması zorunluluğunu getirmiş. Aynı zamanda Kovanların korunması ile ilgili de pek çok kanun ve uygulama getirmiştir. Bunların en önemlisi, herhangi bir kovandan hırsızlık yapacak olanın canlı olarak meydanda yakılması cezasıdır. Çünkü o dönemde bal dışında bilinen hiçbir tatlandırıcı yok ve mum yapımı için ise en önemli hammadde balmumuydu.
Anadolu’da ise arıcılık ile ilgili olarak ilk M.Ö. 1300 dolaylarında Boğazköy'de bulunan Hitit yazıtlarında rastlamaktayız. Hititler, özellikle kutsal binaların yapımında kullandıkları taşlara bal döküp kutsarlarmış. Balın aynı zamanda kötülüklere karşı koruduğu da düşünülürmüş bu uygulama ile.
Kaynak: www.honeyhouse.com


 
Geri
 
 
Anasayfa | Kullanım Şartları | İletişim
© Copyright 2007 TÜTEV. Türkiye Trafik Eğitimini Geliştirme ve Kazaları Önleme Vakfı Designed & Consulting by Extreme Medya