|
|
|
|
Anket |
|
TRAFİKTE EN ÇOK HANGİ SÜRÜCÜLERDEN RAHATSIZ VE TEDİRGİN OLUYORSUNUZ? |
|
|
|
|
|
|
TRAFİK ŞEHİTLERİMİZ
Siz de kaybettikleriniz için bir bölüm doldurarak, yakınlarınızın anılarını canlı tutabilirsiniz.
|
Formumuzu doldurmak için tıklayın
|
Adı Soyadı: |
Adnan KAHVECİ
|
|
Mesleği: |
Elektronik Mühendisi |
Eğitimi: |
Doktora |
İşi: |
Eski Bakan ve milletvekili |
Memleketi: |
Trabzon |
Ailesinden Ölü Yaralı: |
Eşi Füsun Kahveci ölü,
Kızı Aslıhan Kahveci ölü,
Oğlu Cihan Kahveci Yaralı |
Kaza Tarihi: |
05 Şubat 1993 Cuma |
Kaza Yeri : |
Gerede Çaydurt Mevkii |
Kaza Sebebi : |
Yolun henüz tamamlanmamış ve
gerekli işaretlerin konulmamış olmasının yanında,
havanın da sisli ve yağışlı olması neticesinde, bilemeden
ters yola girmesi sonucunda, karşı yönden gelmekte
olan Murat Demir (O da rahmetli oldu) yönetimindeki Mercedes Marka araçla çarpışması ile. |
Hayat Hikayesi: |
1949 yılında, Trabzon’un Sürmene ilçesinde, bulutlar arasında uçan bir adayı andıran Yılmazlar köyünde, yoksul sayılabilecek bir memur ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Karnını çoğu kez salatalıkla doyuran bu ince ve çelimsiz çocuk, ilkokulu üçüncü sınıfa kadar köyde okudu. Birinciliklerle dolu hayatının belki de ilk birinciliği, Milliyet Gazetesi’nin açtığı İlkokullar arası Bilgi Yarışmasının ilk birincisi olmaktı.
Çocukluk yıllarında, çobanlık, pazarcılık yaparak, mahallenin çocuklarına Teksas, Tommiks kiralayarak hem harçlığını çıkardı, hem de eve katkıda bulundu.
“Hiçbir zaman bırakın İstanbul’u, Ankara’yı veya bırakın yurt dışını, Trabzon’a bile gidebileceğimi hayal edemezdim. Köyde iken ortaokula ve liseye gitmeyi bile hayal edemezdim. Devlet bursu olmasaydı, herhalde üniversiteyi okumam mümkün olmazdı. Üniversite giriş imtihanlarında birinci olmam ve burs alabilmem sayesinde yurt dışında okuma imkanını da elde ettim. Türkiye’de en sevdiğim şey budur. En fakir bir çocuk çalışkan olduğu sürece başarabiliyor ve yükselebiliyor. Türkiye’nin hayran olduğum tarafı budur. Kişinin zengin veya fakir olması önemli değil; kişinin doğudan veya batıdan olması da önemli değil. Türkiye’de çalışan, gayret gösteren engelsiz yükselebiliyor. Ben 11 yaşımdan beri eve para getiriyordum. Seyyar satıcılık yaptım, pazarcılık yaptım. Babamın kazancı yetmiyordu. Elimde buz kalıplı kova, gazoz sattım, kiralık kitap okuttum” Diyordu.
Adnan Kahveci, TÜBİTAK bursuyla geçtiği Kabataş Lisesini 1966 yılında dönem birincisi olarak bitirdi. Aynı yıl üniversite giriş sınavlarında da Türkiye birincisi oldu. İstanbul Üniversitesi burs sınavında yine en yüksek puanı o tutturdu.
İstanbul Fen Fakültesinde başlayan Üniversite hayatı, Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla, ABD’nin İndiana Eyaletindeki Purdue Üniversitesi’nde sürdü. O günlerden önemli bir anısını şöyle anlatıyor. “Türkiye’de döviz sıkıntısı başlayınca burslarımızı zamanında alamadık. Amerika’da üç gün aç kaldığımı hiç unutamam. Öğrenci yurduna bulaşıkçı girdim, bir haftada aşçılığa terfi ettim.”
Böylece Amerika’da, öğrenciliğinin ilk yıllarında çalışmaya da başladı. İlkokuldan beri süregelen çalışarak okuma kaderi, Amerika’da da yakasını bırakmamıştı. Bulaşıkçılık, aşçılık, araba tamirciliği bile yaptı.
Dört yıllık fakülteyi iki buçuk yılda tamamladığı gibi, bu iki buçuk yılda üniversite lokantasında çalışarak, bursunun iki katı kadar para kazanmayı da başardı.
Elektronik mühendisi olarak mezun olduktan sonra Missouri Üniversitesin’de Tıp Mühendisliği dalında doktora yaptı.1974 yılında, İstanbul’da tanıştığı ve devamlı aşk mektupları gönderdiği, tıp öğrencisi Füsün Hanım’la yıldırım nikahı yaparak evlendi ve Amerika’ya yerleşti. Kirada oturmamak için ek iş olarak emlakçılığa başladı. İndiana eyaletinde emlakçılık ruhsatı olan tek yabancı Adnan Kahveci idi. 27 bin dolara aldığı bu ev onun ilk gayrimenkulü oldu. Türkiye’ye dönerken bu evi sattı ve o parayla İstanbul Kartal’daki evini aldı. Yine 1974’de doktorasını tamamladı ve orada asistan profesör olarak çalışmaya başladı.
Amerika’da bir şirket kurmayı düşündü ama yeterli sermaye bulamayınca, daha önce Amerika’da bir gezide tanıştığı dönemin TPAO Genel Müdürü Korkut Özal’a bir mektupla başvurarak kendisine yardımcı olup olamayacağını sordu. Korkut Özal, Adnan Kahveci’yi henüz öğrenciyken tanımış ve çalıştığı alanlara çok ilgi göstermişti fakat, “Ben bu işlerden fazla anlamam” diyerek mektubu Turgut Özal’a havale etti. Turgut Özal’la ilk tanışması böyle gerçekleşti.
1976’da askerlik için ve geçici olarak Türkiye’ye döndü ama sonra Türkiye’nin dönmeye değer bir ülke olduğunu gördü. Burada çok şeyler yapılabileceğini düşündü ve İstanbul’un Kartal ilçesine yerleşti. Boğaziçi Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı.
1977 yılında İkinci MC Hükümeti döneminde Korkut Özal İçişleri Bakanı olunca, bakanlığın modernizasyonu ile ilgili bir çalışma başlatmayı düşündü ve Amerika’da tanıdığı Adnan Kahveci’yi hatırladı. Böylece Adnan Kahveci, İçişleri Bakanlığı Teknik Danışmanlığına atandı. Bakanlığın ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bilgisayara geçiş çalışmalarını başlattı. İşte bu noktada hayat yolu Özal’larla birleşti.
12 Eylül döneminde Turgut Özal, Bülent Ulusu hükümetinde Başbakan Yardımcısı olunca, Adnan Kahveci’yi de Başbakanlık Müşavirliğine atadı.Cumhuriyet tarihimizin her döneminde, İktidarda olanlar “müşavir” istihdam ettiler. Ama birkaç istisna dışında, hiçbirisi onları danışılacak kişiler olarak görmediler. Bu kadrolar; “aday”lıktan öteye gidememiş “mağdur partililer”, danışılmaktan başka her işte kullanılan eş-dost ya da görevden alınmış genel müdürler için kullanılageldi.
Ülkemizde müşavirlik koltuğu, gerçek anlamıyla ilk kez Adnan Kahveci ile doldu. Başbakan Danışmanlığı döneminde en az hükümet üyeleri kadar göz önünde, çoğu kez onlardan daha ”gözde” oldu. Turgut Özal adına, ekonomik ve siyasî sondajlar, operasyonlar yapmayı, kamuoyunda gürültü koparan cerahatleri deşmeyi üstlendi. “Özal Modeli“ nin teorisyenlerinin en önde geleni idi ve Başbakan’a yeni politikalar, yeni seçenekler üretmek, benimsenenlerin ambalajını hazırlamaktı görevi.
Turgut Özal,13 Temmuz 1982 günü başbakan yardımcılığı görevinden istifa edip, Side’deki yazlık evine giderken yanında eşi Semra Hanım, Kaya Erdem ve Adnan Kahveci vardı.
Daha sonra ANAP’ın 37 kurucusundan biri ve ilk genel başkan yardımcısı oldu.
Milli Güvenlik Konseyinin sebebi bilinmeyen vetosu üzerine 1983 milletvekili seçimlerine katılamadı. Seçimlerin ANAP kazandı ve Turgut Özal, Adnan Kahveci’yi bakan yapmayı düşünüyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in yine karşı çıkması üzerine Kahveci’yi bakan yapamadı ama Başbakanlık Başdanışmanı yaptı. Bu görevi dolayısıyla “Büyükelçi” unvanını aldı.
1985 yılında Özal’ın talimatıyla, Devlet Bakanı İsmail Özdağlar’ın UM Denizcilik sahibi Uğur Mengenecioğlu’ndan rüşvet istediğini, teyp kaydıyla tespit etti. İlk kez denenen bu yöntemle, bir bakanın Yüce Divana sevk edilmesine vesile oldu.
1987 Genel Seçimlerinde İstanbul Milletvekili seçildi. Hemen arkasından KİT’lerden, TRT’den, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığından sorumlu Devlet Bakanı oldu. Özelleştirme uygulamalarını başlattı. Daha önce bir tek Amerikan filmi bütçesi kadar olan TRT bütçesini 4-5 kat büyüttü. TRT’deki gruplaşmaları etkisiz kılmak için, siyasi görüşü ve görünüşü ne olursa olsun herkesten yararlanma prensibiyle, çalışanı ve üreteni destekledi.
“TRT’de sol kadrolaşmaya göz yumduğu” gerekçesiyle DYP tarafından hakkında verilen gensoruyu, ANAP’ın bazı muhafazakar milletvekilleri de destekledi. SHP, ANAP’ı destekler duruma düşmemek için Kahveci gensorusuna evet oyu verecekti fakat, partizanca düşünmeyen İsmail Cem önderliğindeki bazı SHP milletvekillerinin çekimser kalarak destek vermeleriyle gensoru reddedildi.
26 Mart 1989 yerel seçimlerinden sonra yapılan hükümet değişikliğinde Adnan Kahveci kabine dışı kaldı. Buna, Semra Özal ile takışmasının sebep olduğu söylendi. Turgut Özal bu dönem Adnan Kahveci için “Kabine dışı kalıp, ta arkamdan laf etmeyen tek kişidir” demiştir.
Bakanlığı döneminde de alışılmış bakanlara hiç benzemediğinde herkes müttefikti. Kendi deyimiyle, yalnızca “Bakan” değil, aynı zamanda “Gören” de oldu. “Geçici makamlar” onun “halktan biri” olma özelliğini asla değiştiremedi.
1990 Nisan ayı başında Ekrem Pakdemirli’nin istifasıyla boşalan Maliye ve Gümrük Bakanlığına atandı.
Herkesin bildiği gibi makama, mevkiye çok önem vermeyen mütevazı bir insandı. Maliye Bakanının şatafatlı makamında hiç oturmazdı. Bilgisayarını da yandaki bir sehpaya koyduğu, uzun toplantı masasının bir ucunda oturur, bakanlıkla ilgili bütün kabul ve görüşmelerini orada yapardı. Neden makamına oturmadığı sorulduğunda “Makamlar geçicidir. Bir gün nasılsa kalkacağım koltuğa oturup, koltukla bütünleşmenin ne anlamı var ?” derdi.
Hafta sonları Toyota cipine atlayıp hem gezer hem de çalışırdı. Türkiye’nin hemen hemen her köşesine yaptığı bu cip gezilerinde rahat blue jeanler veya spor giysiler içinde olur ve bu gezilere protokol bulaştırmak istemezdi. Gezi programını genellikle duyurmaz ve yanına koruma almazdı. Kadere inanırdı. Ecel geldiğinde hiçbir korumanın bunu durduramayacağını söylerdi. Zaten kırmızı plakalı Mercedes makam otosu yerine, basit bir ciple dolaştığından pek dikkat de çekmezdi.
Bu gezilerde karşılanma, uğurlanma törenlerinden olabildiğince kaçardı. Adet olduğu üzere, bir Bakan’ın geleceğini haber alan illerin vali ve diğer ileri gelenleri, il sınırında bakanı karşılamak için protokol sırasına göre dizilirler ve Kahveci bundan rahatsız olurdu. Tatil günü bunca insanın, lacivertlerini giyip yollara düşmesini, onca arabanın benzin yakmasını istemezdi. Böyle karşılama heyetlerinin oluştuğunu telsizden haber alırsa, yan yollara sapıp heyetlerden kurtulmaktan da muzipçe bir zevk alırdı.
Amirlerinin emri üzerine, öne konvoya eklenip, eskort görevi yapmaya kalkışan, bu arada hoparlöründen diğer araçlara bağırıp çağırarak sözüm ona yol açan trafik polis otolarını durdurur, eskort istemediğini, sade vatandaş Adnan olarak yola devam etmek istediğini söylerdi. “Boşuna benzininizi yakmayın, sonra amirleriniz gelip benden ek benzin ödeneği isterler” derdi
Feribota binmesi gerekiyorsa, vatandaşlarla birlikte kuyruğa girerken; siyah plakalı Murat 131 ile kuyruğun başına kasılarak geçen, bilmem hangi devlet dairesinin, filanca şube müdürünün bu davranışına bıyık altından gülerdi.
1990 genel nüfus sayımı sırasında, Bayburt’ta idi. Bayburt’un il oluşunun birinci yıldönümü törenler düzenlenmişti. Dönemin Başbakanı Yıldırım Akbulut, birçok bakan milletvekili ve bürokrat Bayburt’ta bulunuyordu. Nüfus sayımı görevlisi sayım yaparken sorular soruyor, “Mesleğiniz, göreviniz” gibi bir soruya herkes “Bakan, Milletvekili, Genel Müdür” gibi cevaplar veriyordu. Sayılma sırası Maliye Bakanı Adnan Kahveci’ye geldiğinde, sayım görevlisi usulen aynı soruyu ona da sordu ve şu cevabı aldı: “Kamu hizmetlisi”
Tam bir tabiat tutkunuydu. Yoğun çalışmaların yorgunluğunu, araç telefonlarının, çağrı cihazlarının, protokolün ulaşamadığı uzun dağ yürüyüşlerinde atar, Gümüşhane dağlarında Kuşburnu, Bayburt dağlarında yaban armudu yer, Toros dağlarında kekik toplardı.
1991 Haziran’ındaki ANAP kongresinde, Genel Başkanlığın Yıldırım Akbulut’dan Mesut Yılmaz’a geçmesi sonucu kurulan Yılmaz hükümetinde de, çok beklenilmediği halde Maliye Bakanı olarak kaldı. Bunda, Turgut Özal’ın ısrarının rol oynadığı kulislerde hep konuşuldu.
Yeni hükümet erken seçim kararı alınca, bakan olmasına rağmen, İstanbul Kartal’daki seçim bölgesinde liste başı adaylığı ondan esirgendi. SHP’nin güçlü olduğu ve ANAP’ın ancak tek milletvekili çıkarabileceği bilinen bir seçim bölgesinde, seçilememe riski olan ikinci sıraya konuldu. Ama o, kendi buluşu olan tercihli oy sistemiyle ve 40 bin seçmenin rekor tercih oyuyla birinci sıraya çıkarak, 1991 genel seçimlerinde ikinci defa milletvekili seçildi. Üstelik Parti bölümüne mühür vurmadan yalnızca Adnan Kahveci ismine mühür basan çok sayıda seçmenin oyu da geçersiz sayılmıştı.
Adnan Kahveci seçim sonuçlarını şöyle değerlendiriyordu: “Bu seçimler dümdüz giden, zikzak çizmeyen politikacının da başarılı olmasının mümkün olduğunu gösterdi. Siyasete girdiğimde bana, “Dümdüz gidersen kelleni keserler” dediler. Ben buna aldırmayıp, taviz vermedim. Halkın dümdüz gidenlere sahip çıktığını memnuniyetle gördüm. Benim bu tecrübem, birçok gencin siyasete girmesine imkân verecektir. Bugün birçok idealist genç, düzenin değiştirilemeyeceğini sanıyor. Fakat düzenin içine girdikten sonra, idealinizi ve kişiliğinizi kaybetmezseniz bu çarktaki aksaklıkların da çoğunu düzeltebilirsiniz.
“Tercih sistemi Türkiye’de liderokrasiyi yıkacak tek silahtır. Çünkü şimdiye kadar seçmenler sandık başına gittiklerinde, eskiden Moskova’da, Komünist Partisi seçimlerinde olduğu gibi hazır listeyi onaylıyordu. Bir bakıma tabldot yiyordu. Bu nedenle ben tabldot Meclis’e karşıyım. Genel başkanların, genel merkezlerin ve halka inmeyen teşkilatların kararlarına karşıyım” Derdi.
Ayrıca, tercih sistemi sayesinde milletvekilleri her hafta halkın ayağına gelecektir. Böylece sorunları bizzat yaşayarak acil çözümler getirecek kanunlar çıkacaktır.” Diye eklerdi.
Milletvekili olarak da TBMM’nin en çalışkan en üretken, en devamlı üyesi oldu. Hafta sonlarını seçim bölgesinde, seçmenlerinin arasında olmayı bu dönemde de sürdürdü.
5 Şubat 1993 Cuma sabahı, uçak yolculuğunu bütçesine uygun bulmadığı için, ikinci elden aldığı 34 AK 162 plakalı Toyota marka arabası ile Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı. O gün açılışı yapılacak olan otoyolun Gerede-Çaydurt bağlantısına geldiğinde, İstanbul gidişinin bariyerlerle kapatılmış olması ve işaretsizlik kargaşası yüzünden ters yola girdi. Bir çok defa gidip geldiği yolda, sis nedeniyle ters yönde olduğunu anlayamadan 14 km. kadar yol aldı. Karşı yönden gelmekte olan Murat Demir yönetimindeki Mercedes ile çarpıştı. Kaza yapan otomobillere iki otomobil daha arkadan çarptı. Zincirleme kazada Adnan Kahveci, Füsun Kahveci ve Mercedes’in sürücüsü Murat Demir hayatlarını kaybettiler. Kızları Aslıhan Kahveci koma halinde hastaneye kaldırıldı ve daha sonra o da hayatını kaybetti. Kahveci ailesinin küçük oğlu Cihan, kazayı küçük sıyrıklarla atlattı.
En büyük çocukları olan Mehmet, onlarla gelmeyip, Ankara’da kaldığı için, bu kazadan kurtulmuştu.
Adnan Kahveci’nin Türkiye’nin sorunlarının çözümü alanında daha bir çok hizmetler verebileceği, bir çok yeni proje üretebileceği bu en verimli çağında, beklenmedik şekildeki acı ölümü bütün Türkiye’de şok etkisi yarattı ve topyekün bir milleti arkasından ağlatarak, bu dünyaya veda etti…
Mekânı Cennet olsun.
|
Geri |
|
|
|